31 Ağustos 2011

Mimtaksla canım mim!

Bilogır, Mia dedi kiii; haydi geeel bilogır'ı çekiştirelim acık falan.
Ben de tamam dedim, olur madem öyle, eksikleri biiiiir biiiiir söyleyelim.
Şimdik efendim, mimin konusu bilogırda olmasını istediğiniz özellikler.
Benim de söyleyeceklerim var diyor ve başlıyorum;


1- Ana sayfadan bilogırın kumanda paneli gizli sekmeli, efsunlu olsun. Meselaaaaa bi tab gibi. Tabın üstüne gelicem ve alttaki sub-tab'lerden istediğimi tıklayarak istediğim bölüme gidicem. Ana sayfadan direkt bir aktarım olacak yani. Yorum kısmının yanında da şöyle yeni mesaj göstergesi gibi bi şey olsun "yorumlar(6525)" gibi.


2- Yazı tipleri daha eğlencelikli olabilir. Başlık tipi ve rengi oynamalı olsun mesela. Hatta başlık arkasına resim foto felan koyalım.


3- Müzik uploader eklensin. İstediğimiz müzikleri direkt bilogırın içinden aktaralım yazılara.


4- Açılan sayfalarda otomatik olan müzik eklentisi yasak olsun. Müzik koyanlar tek ayak üstünde bilogırda beklesin. 


5- Bilogları kendi istediğim gibi kategori yapabileyim. Ağlaklar-okuma!- , güldürücü -oh yeah!-, ansiklopedik vb. gibi.


Aslında aklıma şuanda gelmeyen bisürü bi şeyler var daha önceden düşündüğüm. 
Bence sesimizi duyan gugıl buna bi çare bulur. 
Okur-yazarlarım, sevgili okur, yazıverin bi zahmet siz de ne istersiniz ne olsa hoşlanırsınız falan...
Öberin.

20 Ağustos 2011

Hayatımın oyunusun SNAKE

A Game of Red Snake v1.1 Anyone?
Ben bardaktan bardağa ip bağlayıp konuşan bir neslin evladıyım. Plastik bardaklardan geçirilen ipin ses dalgalarını iletmesine şaşıran bünyelerin eseriyim.
Bundandır ki aşırı karışık şeylerden hoşlanmadığım gibi teknolojinin sürekli ilerliyor olması da canımı sıkıyor. Her gün değişen milyonlarca cep telefonu görünümündeki körkunç robotlar çevremizi sarmış durumda. Bana göre bir cep telefonunda olması gereken özellikler bundan bir kaç yıl önce ne kadar 'pirimitiv' se bugün bir o kadar gelişti. Mesela şimdi bir telefonu tarif ederken nelerine bakıyosun; wi-fi si var mı  android mi, kamerası kaç megapiksel falan gibi karmaşık, korkunç kelimeler.. Oysa bundan sekiz sene önce bana göre bir cep telefonunun en önemli özelliği 'snake' oyununu içinde barındırmasıydı. Hayatımın müthiş oyunlarından snake ve solitare ikilisinin yeri böğrümde gocamandır. Snake ki 9. seviyede her seferinde rekordan rekora koştuğum müthiş oyun, solitare ki uğruna fallar kapattığım nice sevdiceğe gebe idi... Snake' de bonus yemeklerin çıktığı modellerin piyasaya sürülmesi bile bana göre bir çağı kapatıp bir çağı açan bir gelişmedir. Hatta engel koymalısı vardı onun nokia'nın yeni modellerinde ama snake 1 candı be yaaa. Bounce çıktı sonra falan ama kalplerin prensi snake'ti bana göre. 
Bir telefonun kapağının değişebiliyor olması ise ibretle izlenirdi. Renkten renge giren telefonlar müthiş modaydı.
Şimdi sahip olduğum orta halli cep telefonum henüz robotumsu havaya bürünmemiş özelliğiyle bana göre ideal bir cihaz. 
Ha sorarsan teknoloji gelişti, fena mı oldu; bana göre en yararlı kısmı dokunmatik telefonların çıkması ve sms yazan çılgın gençliğin telefonlarından gelen harmonik pıt pıt sesinin azalmasıdır. Pıt pıt pıt tuş sesi tarihe gömülse bence şahane olur. 
Tarihe gömülmesinden ayrıca mutlu olduğum bir nokta ise çaldırıp kapatma seremonisinin sona ermiş olmasıdır. Bundan 7-8 yıl önce ergenliğimin doruklarındayken böyle bir şeyin moda olmuş olması kadar talihsiz  bir şey olamazdı bence.  Zira ergenken ot diyene alınan insancıklar modunda dolaşırken, hoşlandığımız bebenin ya da sevgili arkadaşlarımızın çaldırıp kapatmamıza karşılık vermemesi intihar sebebiydi. Hayatımın bir dönemini 'çaldırmak'la geçirmiş olduğuma inanamıyorum, hatta kendimden utanıyorum. 
Geç yatmanın moda olduğu aynı dönemlerde yine, saat 1'den sonra 'uyudun mu?' diye mesaj atmak da modaydı. Bilmiyorum o yaşlardakiler hala bunu yapıyor mu ama, bunun kadar gereksiz bir şeyi yapan bir nesildik biz. Hoşlandığın çocuk çağrı attıysa mutluydun falan. Öyle işte. Zor bir ergenlikti bence. Utançla andım lan şu anda...
Neyse ki tarih bazı şeyleri bağrına basan bir anadır. Ergenliğimi de içinde erittiği için ona teşekkürü bir borç bilirim. 


Son.

19 Ağustos 2011

Şanslı rakamım 6'dır ama o bile işe yaramaz

Bugüne kadar şansımın yaver gittiğinin hatırlamıyorum. Bilumum milli piyango genel müdürlüğü tarafından zıpçırıklanan şans oyununa param gitmiştir fakat bana kattığı, ufak bir sayının getirdiği amortiden öteye gitmemiştir. Kazı kazan oynayıp affedersin kıçı kırık bir 10 tl kazanan biri bile olmadım ben. İşin asıl sinir bozucu tarafı etrafımın şanslı insanlarla çevrilmiş olması. Bi şans oyununda 10 kişi lazım olsa ben listede 11. olduğumu görerek kahırdan kahra gark olurken diğer 10 kişi içerisinde istisnasız bir tanıdığım olur. 
Ailecek aslında bu konudan muzdaripiz. En son bi araba çekilişine lisedeki servisçi amcaya sony waio pc çıktığını gördüm; öyle ki bu amca engin bilgili ve şanslı bir insan olduğunu her daim hatırlatırdı.. Bizeyse yine nah çıkmıştı.
Her çekiliş sonucunda sikrıt yapmaktan bunalmış bir halde pc başında; "biliyorum iyi enerjiler, evrende ebenizin gözü gibi yaydınız benim pozitif düşüncelerimi, şimdi sökülün huleyn!!" diye açtığım sayfada ismimi görmeyerek "yalan lan bu sikrıt, çok sikimsonik bi şey hatta" diyerek olumlu düşünceleri terk etme yolunu seçiyorum.  
Şanssız doğmuşuz azizim. Memur ana-baba, çiftçi dedeler falan... E benim yol da yol değil, ne bekleyeceğidim ya... Ne mal ne mülk gelir şans oyunundan teeey teey. Kumar anlayışımız arkadaşlarımla oynadığım black jack ya da pokerde 10 kuruşlarımızı öne sürmekten ileri gitmedi. Okeyi bile bulaşığına oynadım lan şu hayatta, bana mı çıkacak 1000000tl!

10 Ağustos 2011

ay lav eer kondişınır

Antalya öyle şahane bir yer ki kışları ılık ve yağışlı yazlarıysa ebesinin gözü gibi geçer. Kışları cidden şahanedir ki düşün benim evin bacası yok! Ha kalorifer de yok. Kombi de yok. Yani ısınacak hiçbir edevat yok. Bundan mütevellit ya elektrikle ısınacan ya katatlitikle ki katalitik hayatımda gördüğüm en baş ağrıtıcı ısınma gereci. GAZ oğlum bu. Tüp gaz yani. Tüp lan. Neyse işte biz klimayı seçiyoruz kışları ısınmak için. Soranlara cevap verem ısıtıyor, yeterli oluyor. Yazlara gelince ise klima zaten vazgeçilmez bir put. He puta ondan tapıyorum ben. Hatta elimden gelse klima kumandasını streç filmlere sarıp sarmalayan teyzeler gibi değil altın yaldızlı ipek kaplarda saklayacağım.  Şimdik şöyle başlar bu aşk;ben de her Antalya sıcağından nasibini almış insan gibi klima müdavimi oldum ilk başta -bence klimanın bağımlılık yaratıcı bir özelliği var-. Nasıl ki sms bi ara büyük çılgınlıktı klima kumandası da öyle bir şey.Nem bastırdığında ecnebileşen bünyem"klima kumandaaaaaaaaam" "klimanın kumandası nerde seni küçük sürüngen" "lanet olası pislik yine bir köşeye sıkışmış olmalı, ben onu girdiği delikten çıkarmayı bilirim" ve türevi repliklerle köşe bucak kumanda arayışına giriyorum . Kapı ve de pencerelerin kapanmasını izleyen bir kaç dakikalık süreye tahammül edemiyorum sanki uyuşturucu bağımlısıyım la hemen klima kumandasına sarılıyorum. Ve o huzur veren gırç sesiyle pervaneler açılıyo ardından iç gıcıklayıcı soğuk hava wuuuuu sesiyle odamı dolduruyor. Oh yeah diyorum binlerce kez. Kuru hava, hasta eden klima virüsleri mi hahaayt kıçımın kenarı. Serin hava varsa hayat vardır Jay jay. 


I LOVE AIR CONDITIONER

08 Ağustos 2011

Ben bazen binerim

                            
Otobüs yolculuklarından nefret ediyorum. İki saat bile bana göre işkence olmaya aday saatler oluyor. Önünde oturan devasa adam koltuğunu ebenin şaplak attığı noktaya doğru yaklaştırdıkça ve o otobüs Travego denilen koltuk araları bence uzak doğu ülkeleri için tasarlanmış götinge araçtaysan hayat çekilmez olabiliyor. Uzun bir şahıs değilim fakat bacak boyum Travego koltuk arası kadar tam olarak. Oturuyosun götünü duvara yaslıyosun ya işte o arada boşluk kalmıyo öyle işte. Kucağımda az adam uyutmadım ben ;Ankara Antalya İstanbul arası falan. Otobüste sanırsın ki bir Güzin abla, yeri gelir mama, istersen de bir can yoldaşıyım.  Ne sandıydın... Böyle böyle az yolculuk atlatmadım. O otobüslerin iğrenç kokusu var ya öff ne mide bulandırıcı ve artık teknolojinin g.tüne koymuş oldukları için her koltukta TV hatta wi-fi var. Ben teknoloji insanı değilim canlar. Ben migrenli bir insanım ve teknoloji bana yaramıyor. Hepi topu 25 metrekare bir alanda hemen her koltukta bir cep telefonu açık, her koltukta bir tv açık ve ayrıca wi-fi var. Otobüs değil nükleer santral mübareğim. Başım ağrıyor ağrıyor bu yolculukların radyasyonuna hazır değiliz bence. Zira hala kurşun kalkanım ve radyasyon kırıcı ışın kılıcı başlığım yok. Bu durumda litfen bana eski model bir otobüs getirin. Bana göre ala ala ala olur.
Şehir içindeysem ve arabadaysam naif dokunuşlarla beni doruğa ulaştırabilirsin. Arabadan indiğimde adeta çamaşır makinesinden çıkmış, asılmayı bekleyen, 1000 devirde sıkıldığı için kırışmış ve hafif esintiye ihtiyaç duyan bir durumdaysam o trafik benim anladığınız üzere ağzıma etmiştir. Sakin ve sabırlı bir insan olarak trafikte çok canımdır. Al sev, bağrına bas, başını okşa öyleyim yani. 


Şimdi size bir şarkı gelsin benden;
ne gecesi ne gündüzü var
benden başkalarında gözü var 
ne ağlatır ne güldürür 
o sadece süründürür
Allah bana sabır versin 
ayrılalam mı ne dersin?


Sevgililer gününüz kutlu olsun.


Noldu şaşırdın di mi sevgililer günü deyince.


Şaka yaptım la. 


Ama sevgili olursun belki bugün falan o zaman günün kutlu olsun.


Öberin.