26 Şubat 2012

Çalışan kadının kafası karışmış bence





Türk kadınına has bir durum mu bilmediğim bir 'çalışan kadın' görünümü var. 
Kırk yaş ve üstü kadınlarda genellikle durum sabit hacı. Boşanma oranının gün geçtikçe artmasının da bir ayağı çalışan kadın oranıyla alakalı elbette. Anlaşamıyorsan ayrıl anacım diyecek lafım yok fakat ben görüyorum ki bir nevi 'ben ayaklarımın üzerinde duruyorum' patlaması yaşanıyor. Yani çözüm aramaktansa direkt bitirme yolu seçiliyor bir noktada. Bunu neden kadına bağladığımı anlatmama gerek yok sanırım zira çalışan kadın kavramının ülkemizde geçmişi çok değil.


Şimdi benim genel geçer dikkatimi çeken nokta şu; ele aldığım 40+ çalışan kadın giyim, hareket efendime söyleyim gülme şekli olarak bile aynı lan!


Kadını al böyle incele göreceksin;


Elliyim ama yirmi hissediyorum insanı


Kadın kocasından ayrılmıştır ve kendi tabiri ile hayatını yaşıyordur. Kendinden genç arkadaşları ile süper anlaşmaktadır. Beraber plan yapar, gezer eğlenirler ve yirmi yaş kıyafetler içerisinde mutludurlar. Eve geldiklerindeyse depresif hayatlarından bahsedip küçük çaplı depresyon yaşarlar fakat aman beee der ve gülmeye devam ederler.


Ben çocuumla arkadaş gibiyim.


Bazı kadınların arkadaş gibi olma mevzusunu oldukça abarttığını düşünüyorum. Annesin sen bi kere, arkadaş gibi olabilirsin tabii ama annesin oğlum! Yakında arkadaş gibiyiz beraber uyuşturucuya başladık ekiki modunda dolanacaksın. Anneysen anneliğini bil, bilinçli anneyim ben diye entelkuntel konuşup saçmalama sinirlerimi bozma.


Ofisteki olaylar olaylar


İş yerinde yaşanılan olaylar dünyanın en önemli gizlerini içinde barındırırmışçasına önemlidir onlar için. 


Takılarım var benim


Bu kadınlar nedendir bilmiyorum büyük takıları severler. Özellikle kolye ve yüzükleri bildiğin dikkat çekecek kıvamdadır. Kimileri yarı mistik takılırken diğer yarısı kokoş büyük takılıdır. 


Saçlarımdan anla bebeyim


Fönlü, sarı balyajlı uzun saçlar vs. kısa kızıl saçlar? 


Bir diğer nokta ise sigaradan çatallaşmış ses ve şuh kahkahadır.Aynı zamanda kırmızı ya da tonlarında kemik çerçeveli ya da taşlı gözlükleri vardır. Çoğu zaman güneş gözlükleri saç toplama aracı olarak kullanılır taraflarından.


Şimdik bu hanımlar çalışıp ayakları üzerinde duran ikinci ya da üçüncü nesil Türk kadını olarak değerlendirilebilirler fakat olayı içselleştiremedikleri için bu tipolojik başlıklar altında toplanır hale geldiklerini düşünüyorum. 


Çalışıp para kazanma olayını hayat olarak göremem ben. Hayatım evimde başlar benim, giderim çalışır gelirim. İşle yaşayamam. Ondan garip geliyor belki de ama sormadan edemiyciğim:


Neden böylesin bacım bi anlat derdini bana, gel bağrıma yaslan? Şefkatli kollarımda sana derman olayım. 


Öberim çüz,bay,çav,arivederçi,adiyos,oruvar.

10 Şubat 2012

Örtmen geldi tahtayı sildi


Ülkemizin güzide bir ilinde yaşamaya ve de öğretmenlik yapmaya başlamış bulunmaktayım dostlar.

En son istediğim devlette öğretmenlik en başta oldu ama olsundu bence çünkü okutmanlık alımlarında olmuş hep olaylar olaylar yaaa...

Son zamanlarda tek umudum öğretmen ataması olması olmuştu; oldu, iyi de oldu bence.

Sonunda ülkemiz bir eğitim neferi daha kazandı. (Meliba o benim. 657'li meğmur oldum nan.)

O değil de çoh samimi itiraflarım var.

Öğrenci dediğin bambaşka bir olaymış hacı. Herkes belki insanla ilgileneceği iş yapar fakat öğrenci-öğretmen ilişkisi çok farklı bir şeymiş. 

Üç günlük öğretmenim (mecaz yok), bi dolu güldüm falan, ne bilem işte bi garip. 

Mesela ilk gün bombalarını paylaşayım sizinle;

Örtmenin siz Koreli misiniz? Sizin gözleriniz neden böyle çekik? (Japon ya da Çinli'den önce aklına Koreli gelen öğrencimi seveyim)

Örtmenim saçınız Allahtan mı böyle sarılı? (Sarılıdan kasıt kıvırcık)

Örtmenim dövüyo musunuz? (obaaaaa)

Örtmenim yarın bize gelsenizeee. 

Bye'ı tüm öğrencilerim 'biy' diye sesletiyor. Her gün kullandığımız dilimizden düşürmediğimiz 'bye' burada beş para etmiyor, hoş.

Örtmenim siz hem çok iyi öğretmensiniz hem güzelsiniz hem de dövmüyosunuz ne kadar iyisiniz. (??)

Yoğğ ben Türkçe bilmiyim sen bana İngilizce mi ögreteceksın! Sen Arapça biliyin mi hem? (ehlen ve sehlen ve merhaba yavrum)

Öğrenci: Örtmenim halfenin İngilizcesi nee? 
Ben: Halfe ne ki?
Öğrenci: Var ya hani ejvebgrbişr (Arapça- Kürtçe- Türkçe karışımı bir açıklama).
Ben:?????

Arapça ve Kürtçe öğrenmeye karar verdim. 

Sonra öğrendim ki halfe kalfa demekmiş. Aynı zamanda hademe için de kullanılıyormuş. Dakka 1 ekikie :) Anlamıyorum burda bazen bi şey. Bi de telefonda konuşurken sadece şöyle bir şey duyuyorum ğoğoğoğoğo. Ama inanılmaz iyi insanlar tanıdım ben burada. Bu kadar yardımsever insanlar olabileceğini tahmin edemezdim. İnsanlık haritanın sağ alt kısmındaymış da gelmeden bilmezmişiz yaaa yaaa...


Ömrümün 30 yılını bir mesleğe bağlı geçirecek olmam fikri hoş değil (bana göre tabii) fakat yine de şimdi ilk günlerimin heyecanını yaşıyor olmak güzel şey...


Öberim Joe, kib bye.