28 Mayıs 2013

Re


İnsanın kendi içinde özgür olduğunu hissetmesi çok farklı bir şey. Düşünsel olarak kendini sınırladığın bir sürü alan oluyor çünkü. düşündükçe içinden çıkılmaz hal alan durumlarda kendine dur diyorsun. Çıkamadıkça batmak korkutuyor da bilmiyorsun ki beybi cidden batmadıkça da çıkamıyorsun. Düşündüğün alanı sınırladıkça basitleşiyorsun. Beyinsel faaliyetlerini çokça kullanan kişilerin bir yönden depresyona yakın olmalarını buna bağlıyorum biraz da. 
Ruhunu özgür bırakmak da böyle bi şey aslında. Ruhunu bedenine bağladıkça realist bir kişiye dönüşüyorsun.


Hayallerini gerçeklerle sınırlıyorsun, ne korkunç! Hayallerini kısıtladığın nokta uzanabildiğin şeylerse eğer; onlar birer olasılık olmaktan öteye geçmiyor. 
Düşündüğün şey uzanabildiğinin ötesi olduğu sürece önüne çıkan duvarların arkasını görmek istiyorsun. Beklesen de zaman zaman, çözülüyor işte birer birer, geçiyor gidiyor o duvarlar da aşılıyor. Hayalperest olmakla hayal kurabilmek çok farklı şeyler. Bahsettiğim şey gerçekten hayal kurabilmek. Kendini bir sonraki tatilde Avusturalya'da düşünmek mesela. Paran var mı, yok. Vizen var mı, yok. Ama neden olmasın. Gerçekler onu göstermiyorsa kendini tatilde Antalya'da düşünebilirsin. 
Aklıma Kadıköy'de yılbaşı öncesi yürürken piyango bileti satan adam geldi. Arkamdan defalarca 'çıkabilir' diye bağırdıydı da tırstıydım çok fena. Olasılıklar, şanslar, olaylar neden hep senin tersine dediydim. 
Şanslı biri olmadığımı daha önce de söylemiştim. Ama hayal kurma konusunda fena değilimdir.

Tesadüfen yaşadıklarımız belki bir yol çiziyor bize, takip ettiğimiz bir çizgi var ama önemli olan hele de benim gibi bir memursan düşünebilmek. Standart hareketlerimden, özgür eylemlerime geçtiğimden bu yana daha mutluyum. Basitlikten karmaşıklığa hem depresyon hem sonsuz mutluluk.

Haaaa bi de; sevmediğiniz insanlarla oturup gülüşmek zorunda değilsiniz.

öpt.