18 Eylül 2010

Düşünceler silsilesi vol. bilmem kaç


You are my sunshine my only sunshine
You make me happy when skies are gray
You'll never know dear how much I love you
Please don't take my sunshine away

diyerekten başlıyorum yazıma. Aklımda bu şarkı vardı söylemesem çatlardım.

Tatil bitiyor Ankara yolları gözüküyor bana ne fena ne fena.

Yaz boyu yatıyorum sonra son bir hafta denize gitmek istiyorum mütemadiyen.

Harcımı yatırdım artık düzenin betonuna gark oldum hayırlara vesile.

Odamdaki aşırı yeşil yoğunluğundan sıkıldım. Gözlerim yoruldu. Zaten ben gidince annem odayı iyice otel odası gibi yapmış iki yatak ortasına TV koymuş. Mini bar falan koyup hizmete açsa olur bence.

Anneler evlatlarını bir evden yollayana kadar sonra da eve getirene kadar çabalamakta. Yollayana kadar sen yokken benim düzenim vardı, sen geldin her yer birbirine girdi gibi aslında olmayan ama ona göre var olan hayali mevzulardan bahseder. gitmene yakın gidiceksin artık sen söyle ne pişireyim, hadi sen beğen ben alıyım gibi sevgi dolu sözlerle sizi kucaklarlar. gidince de sizin gelesiniz gelmez bir hafta sonu bari gitseniz anneniz ne denli mesut olacaktır oysa. İşte anneler ve evlatları böyledir. Sen gidince şekli şemali bozulan oda sen gelince senin tarzına bürününce dağınık gelir o anne bünyesine.

Sevgiliyle anne tanıştıktan sonra annenin sevgilinin annesiyle ilgili sorular sorması kaçınılmazdır. Tipinden davranışına bir rekabet başlar. Oysa ikisi de naiftir candır. Ama benimki en güzelidir. Neden bu konuda bencillik etmeden duramıyorum? Her ne kadar kavga etsek de bağırıp çağırsak da cık olmuyor yine dönüp dolaşıp barışıyorum, sarılıyorum.

Milli içeceğim su ve sodadır.

En sevdiğim harf hangisi diye düşünüyorum bir süredir fakat bulamıyorum.

En sevdiğim renk yok benim. Sevdiğim renkler var.

Bir ara kalemi içine yerleştirip döndürünce değişik değişik şekiller çıkaran aparatlar vardı onlara ne oldu acaba?

Gazlı kalemlerden vazgeçemem. Hele de kırmızısından never ever!

Üretim süreci en sevdiğim dönemdir, dönüt kısmı da en mutlu olduğum zamandır.

Makale yazmaktan mutluluk duyan bir insanım, yazmaya başlayınca hızlı yazabildiğim için sanırım. Ha eğer ki eksik hissediyorsam yazacağım konuda yok o zaman tıkanıp kalıyorum 5 saat okumam gerekiyor. Bir o yana bir bu yana dönüyorum çalmadan çırpmadan tamamen kendime ait bir makale üretiyorum.

Uzmanlaşmak istediğim bir konu var ama söylemem. Linguistics- Language acquisition diyorum ve de susuyorum.

Eğer şu yaptıklarımı sorgulamaya devam edersem, ya da ihtimaller üzerine kafa yorup durursam sanırım kim ve ne olduğumu unutmaya başlıcam. Rüyalarımda yaşamaya devam ediyorum ki bu oldukça yorucu bir şey. Akşam yatıyorum sonra ruyamda kalkıp kitap okuyorum mesela ama kitabı okumuyorum okumuş olduğum kısımları kafamda yorumluyorum. Sonra arkadaşıma kitapla ilgili bir şeyler söylüyorum. Sonra gerçek hayatta hani sana anlattım ya diyorum o da yoo diyor sonra o ruya mıydı diyorum. Kaç kez kahvaltı yaptığımı düşündüğüm oldu böyle. Kalkıyorum ruyamda kahvaltı yapıyorum, sonra gerçekten uyanıyorum kahvaltı yapmadığımı biliyorum ama şüpheye düşüyorum yaptım diyorum, çay demledim içtim falan. Sonra kahvaltı yapmıyorum aradan iki saat geçiyor ve aslında onu ruyamda gördüğümü hatırlıyorum. Aramayı düşündüğüm kişileri ruyamda arayıp cidden aradığımı düşünüyorum sitem işitene kadar. Anlayacağınız beynim dinlenmiyor ve yorgun düşüyorum gün içinde şiddetli baş ağrıları yaşıyorum. En kısa zamanda bir uzmana hi, how are you? demeyi planlıyorum.


Sevmediğim kişilerin isimlerinin baş harfini küçük harfle yazarım. Size göre belki saçma ama bana göre oldukça anlamlı bir davranış olan bu alışkanlığımdan vazgeçemiyorum. Kendi çapımda hakaret ediyorum o kişilere.

Kendimi ifade edemediğimde girdiğim ruh halim bitse de gitsek kıvamındadır. Anlatmaya çabaladıkça yanlış anlamaya devam eden birisi ya da anlatımda çektiğim sıkıntı poffffffff!!

Bir yerde uzun süreli kalamama durumum kanımdaki yörüklükten mi bana mirastır acaba?

Sessizce terk etmek istediğim ortamlar olur. Ama kalmak zorunda olurum mesela. İşte bu durum canımı sıkar da sıkar en sonunda çok sıkıcısınız der suçu ortamdaki kişilere atarım.

Hediye almayı ve vermeyi severim fakat ikisi de sancılı süreçler benim için. Para vermek ayıp addedilmese al gönlüne göre harca derim.

Bebekli kadınlar vardır. Bekleyenler ve hali hazırda kucağında tutanlar. Otobüste onlara yer verin. Ayakları şişer hep onların. Yazıktır onlara.

Yüzünüze dik dik bakan yaşlılara da isterseniz yer verin ama ben genelde beklentisi olmayan teyze ve amcalara yer vermekten hoşnut oluyorum. Zorundasın bakışları altında kalmaktan hoşlanmıyorum. Özellikle Sokullu' daki parka giden yaşlılar gurubu var ki hep benim saatlerimde oradan hareket ediyorlar Dikmen'e doğru. İşte bu durum çok zor geliyor yorgun ayaklarıma. Sabahın köründe kalkmış bünyeme.

Şimdi sizlere bir şarkı daha armağan ediyorum ve gidiyorum:

Help me if you can, I'm feeling down
And I do appreciate you being round.
Help me, get my feet back on the ground,
Won't you please, please help me?

10 yorum:

Hazel dedi ki...

Bu yazıyı okuyan herkes senin kişiliğin hakkında bir sonuca varabilir.Valla kendime çok yakın buldum, kendimi okuyorum sandım bazı yerlerde. :)

Bide şu rüya olayı :D benim de başıma geliyor ama çok sık değil.Ama benimkinde annem ölmüş falan olmuştu uyandım 15 dk. ağlamam devam etti :D hala gerçek sanmaya devam ediyorum, sonra gittim baktım uyuyor mışıl mışıl , rahatladım :D nefes alıyor mu diye de kontrol etmekten alamadım kendimi. :D

güzel bir yazı olmuş :):)
bu arada yaşın kaç senin ??

bossa nova dedi ki...

Hazel; Kişiliğimi gözler önüne sererekten iyi mi ediyorum bilmiyorum ama ben de sorguluyorum acep geçinmesi kolay biri miyim zor biri miyim diye:) Sen ne çıkardın merak ettim bak:D

O ağlama olayı bende de oluyor o kötü bir şey uyanıyorum ağlamaya devam ediyorum.

21-22 yaşındayım:)
Bu yaş olayını anlamıyorum ben:)
89 doğumluyum.

Hazel dedi ki...

Bilmem ki,zaten blog kendi duygu ve düşüncelerini aktarmak için değil mi sonuçta, elbette kendinden birşeyler olacak. =)

hıım... sen orjinal bir insansın gibi geldi bana =) yani senle konuşmak eğlenceli be hacı.

yaş olayı da sadece meraktan yani sen söyleyince birşey değişeceğinden değil :D

bossa nova dedi ki...

;) <3

zey0zey dedi ki...

sende harcını yatırırken evlat acısı gibi koyuyo mu o durum sana =) o kadar para of offf

bossa nova dedi ki...

Ayneen aynen. Berbat oluyor. ELinde bir dekont gözün gibi bak dur artık :)

francesca mckennitt dedi ki...

Yaşlılar olayında haklısın, ben de genellikle amcalara yer veriyorum o yüzden; çünkü hiçbir beklentileri olmuyor :)

The Oz dedi ki...

help me
help me
help me
uuuuuuğğğğ aaaağğğ

bossa nova dedi ki...

francesca; evet amcalar daha geniş bu konuda. Hanım teyzeler acayip bakış atıyollar.

bossa nova dedi ki...

The OZ; katkılarınızdan doleyı teşekkürler efendim:) sonunu getirmişiniz süper olmuş:)