30 Ekim 2011

hey corç



YIL:2011
Annem (52) yeğenim (3)


Annem: Şimdi ben maykıl olayım.
Yeğenim: Hayır ben maykıl olucam.
Annem: peki madem.
Yeğenim: Hey corç versene borç
Annem: olmaz maykıl bende de yok.
(x3)
Yeğenim: tamam şimdi de sen maykıl ol.


-----


Annem: Aboneyim abone biletleri cebimde ballı lokma tatlısı
Yeğenim: Aman hadi hayırlısı
Annem: Oww wak waaaaauuuww
Yeğenim: Çikolataaaaaa!


(çikolata kısmı benim uydurmam,annem de tutmuş öylece öğretmiş:)  nesilden nesile böyle geçiyor yanlış aktarımlar yaaa yaaa...)


Yine de 90'larla büyümeye devam eden birileri var.


That's good.
Bildiğin bok gibiyim şuanda.
Hazmedilip dışkılanmış bi haldeyim.
Umarım afiyet olmuştur aptal hayatım...

18 Ekim 2011

kalem buldum kiminse sahibi yoksa benimse


Muzicons.com

Tek sıkıntımın kalemimin uç kıran cinsten olması olan yaşlarımdan anılarım var.
Mesela o zamanlar sınıfımızın kalem tamircisi vardı. uçlu kalemlerin yeni kullanılmaya başladığı dönemler diyebilirim buna. Kalemin içinde uç kalır, içinde kırılır çıkaramazdık. Fakat her zaman imdadımıza yetişen, toplu iğne kitiyle 0.7 uçlarımızın içinde sinsice kırılmış olan ufak parçayı bulup atan, gözümüzde on nomero olan bi şahıs olurdu. Bu kişi candı. Uçlu kalem tamircisi, adeta bir Yaşar Usta. 0.5 uçlu kalemler için bile kalem kutusunda mutlaka altından ince bi metal çıkan rotring silgisi bulundururdu. 
Dansa davet, dansa iştirak gibi çeşitli isimlerle anılan oyunda en çok tercih edilen kız olmak derdindeydik. 
Popülerliğimiz önlük yakamızdaki nakıştan geçerdi.
İp atlarken bacağı değmesine rağmen her daim değmediğini iddia eden düşmanlarımız vardı ki bunlar değmediği halde bacağının değdiğini iddia ettikleri kişilerle ciddi hasım idiler.
Ayranın altından geçirdiğin simiti koparmadan yiyebilmek yetisine sahipsen gözde bir kişiydin; bunu başarabilmek için oldukça gayret göstermiş olmalıydın.
Öyle bir vakitti ki azizim cipsinden bi tane versene, çikolatandan ısırayım mı diyen bebeler şimdi yancı, otlakçı olacak deseler pfs o ne ya der geçerdim.
Seni seven oğlan, arkadaşıyla sana haber yollar, mahmutun sende gönlü var dedirtirdi. Sen de onu severdin ama bildiğin yüz vermezdin, hatta kötü davranırdın. İnsanın sevdiğine kötü davranması modaydı.
Ödevini yapmadığın için gece uyuyamadığın bir yaştaydın. Sorumluluğun tavan yapmıştı.
Ya da ödevini unutup kontrol sırası sana gelene kadar yetiştirmeye çalışırdın gizli gizli.
'Pekiyi'nde yıldız yok diye üzülürdün.
Sınıfın en çalışkanı olman aşık olunacaklar listesine eklerdi adını.
İzci olmak büyük bir olaydı, aşırı fiyakalı hatta burjuva işiydi. İzci olmak üst tabakadan olmak demekti.
Öğretmeninin ufak oğlu x'in yanında daha uzun süre oturuyor diye kavga edilirdi. Sanki çok kıymetliydi haspam.
Zamanla kimin adet görmeye başladığı dedikodusu yayılırdı, aaaaaaaa burcu adet olmuş, ekiki modunda yeni ergenler oldun.
Onun bunun kılı dert oldu o zamanlar.
Derdin küçük kağıtlarla attığın notların hoca tarafından görülmemesi oldu sonra.
Tuvalete gidip ağlayan arkadaşını teselli etmeye döndü yaşın.
Okula giydiğin spor ayakkabına karışan müdür düşmanın oldu.
Derdin daha büyüktü artık göz makyajını idareden saklamalıydın.
Konuşacak konun yoktu, sus pustun en büyük düşmanın annen, babandı artık.
Dinlediğin müziklerle farkını ortaya koyan biriydin. Herkesten 'farklı'/aynıydın aslında.
Asiydin, önüne geleni ezecek güçteydin ama herkes sana karşıydı / güya.
Kafasını sırasına koyup ağlayanların etrafındaki geniş halka idi 'ilgi'.
Zamanla sevgilisi tarafından kıskanılan 'en yakın kız arkadaş olup, silinecek'ler listesine eklendin.
Öss içindi tüm kastın, amaç: en iyi üniversitelerden biri(!)/peh kıçımın kenarı!

Bildiğin yaşlanmışlık kokulu oldu bu postum saygıylan öberim.

Şimdi bunları düşünmüş, kafama takmış olmam bana aşırı komik geliyo. Şuanda işsizim, para kazanmıyorum mesela. Aynı zamanda kötü olayların peşimi bırakmadığı bir dönemdeyim ve bugünlerime gülücem klişesini yapmak istiyorum. Güler miyim ki? İnsan işsizliğine güler mi oğlum!

Yine de yaşıyorum; çok da fifi. 
Bu arada evimin yeri çok güzel lan.
Yemyeşil buralar.


09 Ekim 2011

Sıçmıklamak kadar eğlenceli, kevaşe kadar tumturaklı



Ben bazen çekilmez olurum. Kadınların pms dönemi falan değil mevzu. 
Bazen al böyle beni çöpe at üstüme de kedi sal tırmalasın o derece çirkeflik fışkırıyor üzerimden. 
Mesela bugün kendimi otobüste yine kendimden büyüklere yer vermezken yakaladım. Zaten bir süredir bunu yapmaktan zevk alıyorum. Belediyenin yükünü yaşlılardan çıkarıyorum. 
Sonra ayakkabılarımı alıp en çabuk toz kapan bir ayakkabının üstüne bırakıyorum ve yine ben temizliyorum.
Mutfakta her şeyi ortalığa savuruyorum ve yine ben topluyorum.
Odamı deli gibi dağıtıyorum. Çoraplarım ve tekleri aşırı özgür hayatlarında tamamen benden bağımsız hale geliyorlar ve sonra yine onları bir araya getirmek için uğraşıyorum.
Saçlarımı dağınık mağınık topluyorum, tel tokaları ordan oraya atışırıyorum ve aradığımda bulamıyorum.
Kolyelerim birbirine giriyor ve ayırmadan asıyorum elbette bir daha takmak istediğimde çözmek için saatlerimi ayırmam gerekeceğini bile bile.
Lan oğlum ben bunu niye yapıyorum?
Nedir kendime etmek istediğim eziyet?
Beden benim yor yorabildiğin kadar amk.
İki gram makyaj yapıyorum onlar bile darmaduman.
Ama böyle olsun istiyorum. İstersen toplama. İki gün sonra s.ke s.ke toplarım ben bunları nasılsa. 
Sonra da bir dönem gelir, odamda zerre fazlalık bulamazsın. Kitap gibi olur. Her şey yerinde ve her şey düzenli.
Peki ya sonra? Neden bu kısır döngü allam?
dongi doongi dongi dongidoooon!!!
Sanırım bazen çok mu yakışıyoruz. Odamla yani.
Odam. O dam, bu kavalye.
Bu da göt amına koyim ya eeef!

07 Ekim 2011

Halı üzerinden saç toplayarak sohbet etmek üzerine



Halı üzerinden saç toplama hastalığına yakalanmamdan bir vakit önceydi.
Annemi anlamazdım. Konuşurken halının bir ucundan başlayıp öbür ucuna kadar saç toplayarak gitmenin ne gibi bir histeri olduğunu anlamaya çalışırdım. En az koca memeli kadınların sokakta neden zıplayarak memelerini iyice hoplattığını merak ettiğim kadar merak ettim bunu.


Bunun çok fena bir hastalık olduğunu öğrenci evimde tecrübe ettim.
Bu öyle bir hastalık ki sohbetin süresi ne olursa olsun devam eder. ( Affedersin domalıp halı temizleyen iki ev arkadaşı düşün. Aha ben ve benim en muhteşem 'çocukluk' arkadaşım 2 yılımızı bu şekilde geçirdik.)
Topak topak saç yumakları toplandıkça halının rengi değişirdi yeminle. 
Kadınların aynı evi paylaşması çok zor.  
Adamlar için de elbette böyle bi düşünce bulutu vardır ama y kromozomlu bi ev arkadaşım olmadı hiç.
Küçükken erkeklerle oynaşan kızlardandım safsatasına girizgah yapardım ama gerek görmedim. 
Yaşamak çok farklı şeydir zira.
4 kadını bir evde düşün bakalım ne olacak. Birinin depresyonlu günü öbürünün bayram günü olabiliyor. Birinin odasından hıkıdı hıkıdı ağlama sesi gelirken öbürü kahkaha atabiliyor. Yaşadım, biliyorum.


Bence bunlardan dolayı başladı saç toplayarak konuşmalarım.
Uzun sohbetler esnasında gözler yere değdikçe saçlara takıldı.
İşte böyle başladı histerilerim.


Dayanamam, saç görürsem halıda hemen yumak yapıp atarım. Affetmem.
Kadınlar zordur.
Ve saçları dökülür. 
Erkekler de zaman zaman zordur.
Ve kel kalırlar.


Peki erkekler neden kel kalırken kadınlar şuh kahkahalarıyla saçlarını savurmaya devam ederler bunu hiç düşündün mü johnnie?