31 Ocak 2012

Meğersem ben falcıymışım: Fala bakma kılavuzu



Fala meraklı bi milletiz; kabul edelim. Yasakları deler geçer zihniyetimizi de açığa çıkarıyor bu durum aslında. Çoğunluğu müslüman bir toplum için düşünürsek eğer fal kafeler falanlar filanlar işte.


Türk kahvesi içilen ortamda "fal bakıyo musun" sorusu nağber gibi alelade bir soru gibi dursa da aslında şu alt mesajı verir "cinler falan var mı sende" "gelecekten haber verebilir misin" "uhrevi alemde aran nasıl" vs. 


Hayatımda bir kere fal kafede fal baktırdım ve oldukça aptalca bir deneyimdi benim için. Kadın gelecekten haber vermeyi bırak olmuşu da bilemedi. Ayrıca sorduğu sorular da aptalcaydı. Neden gittiğimi de hala bilmiyorum zira fala zerre itimadım yoktur.


Şimdi size falcı olmadan fal bakıyormuş gibi nasıl davranılır ondan bahsedeceğim sevgili dostlar. Zaten çoğu 'fal bakıyorum ve rahatsız oluyorum' insanının genel özellikleridir bunlar. 


Birincisi: Falcının ağzı laf yapar. En başta soru olayını olabildiğince aza çekeceksin; şunun gibi:  'erkek arkadaşın çalışıyor mu?' diye sormak yerine: erkek arkadaşın çalışmıyorsa iş bulacak, çalışıyorsa mevki atlayacak gibi bir cümleyle iki ihtimalli çok laflı bir cümle kuracaksınız.


İkinci adım: Klişelerden kurtul bebeyim. Balık, nasip, kısmet,yol,haber  falan geçmişte kaldı. Artık şöyle bir cümle kurulabilir: 'Seninle yüz yüze değil ama bir araç vasıtasıyla iletişim kuran biri var. İnternet ya da telefon olabilir. Onunla kısa bir görüşmen olacak'  vb. Anladın sen olayı;)


Üçüncü adım: Sağlık sıhhatle ilgili spesifik noktalar verirken genel geçer hastalıklardan bahset. Mesela herkesin başı ağrır ama safra kesesi ağrımaz. Bakınız: "Baş ağrıların artmış bir dönem ama önemli bir şey değil gibi duruyor." (aynı zamanda hekimim)


Dördüncü adım: Dinleyeni memnun et. Karşınızdaki muhtemelen rahatlamak için fal baktırıyordur. Kafası karışıktır falan. Aslında psikoterapi gibi bir şey olarak gördüğü için olayı içine kurt düşürmektense bırak rahatlasın, mutlu olsun. Onun için şöyle bir kaç laf et: "iş hayatında, aşk hayatında bazı karanlık dönemler var. Bu ara da onları yaşıyorsun ama her şey aydınlığa çıkacak. Karşınddaki insanla ilgili şüphelerin var ama yersiz kuruntular. İş yaşamında da iki iş görüyorum" gibi yalaaaandan daa olsaaaaaaa ne güzeeel güldün o akşaaam banaaaaa dım dırı dım dım dırı dımmm....


Beşinci adım: Bir kaç karışık hayvandan bahset. Falda bir hayvandan bahsetmezsen eğer o fal fal olmaz tatlım. Bunun için bir kaç hayvandan ve ne anlama geldiğinden bahset fakat klişeye girme. "Bir deniz yıldızı görüyorum. Deniz yıldızı birden çok iş kapısı anlamına gelir." "Burada bir antilop var, antilop aşk hayatında daimilik anlamına gelir" gibi.


Altıncı adım: Bir dilek tut. Dilek tutturduktan sonra tabak ters çevrilerek damlanın akması falan beklenir ona göre olacak, olmayacak, çabuk ya da geç olacak gibi olasılık, kombinasyon, permütasyon, sedimantasyon akreditasyon, füzyon ve mikrobiyotik hesaplamalar yapılır. Fakat karşındakini üzmek istemiyorsan tabağı ters çevirmeden, sanki tabaktan bir mesaj alıyor gibi yaparak olacak bebeyim deyiverin gitsin.


Unutulmaması gerekenler:
Olabildiğince Arapça ve Farsça kökenli kelimeler kullanmak
Kapı, Hane, Vakit gibi kelimeleri cümle içine serpiştirmek
İç huzur, enerji gibi secretvari laflar etmek.




İşte sevgi kelebeklerim artık hepiniz iyi birer falcı gibi davranabilirsiniz.


Sertifikalar, kapı çıkışında tüm katılımcılara dağıtılacaktır.


Şimdi yeni fallara yelken açma vaktidir.


Fal ve falcıları koruma derneği başkanı b.n.


Öberim.



13 Ocak 2012

TOP


Birçok kimsenin korktuğu ya da daha doğrusu çarpmasından kaçındığı bir şey herhalde TOP. 

İlkokuldayken göz bozukluğunu başına top gelmesine bağlayan bir arkadaşım vardı ve ben de ona inanırdım ne kadar saf bir insan olduğumu varın siz düşünün. 

Her şanssız insan gibi ben de bir kaç kez top darbesi almış biriyim. Bir keresinde tam olarak suratıma da gelmişliği vardır. Okul bahçeleri benim kendi kendimi eskittiğim ortamdır dostlar. Bir insan her gün mü düşer, her gün mü bi şey olur yarebbim. Bildiğin her Allah'ın günü çorabım yırtık, dizim kan revan içinde dönerdim eve. Voleybol filesinin asıldığı direklere tırmanırdım, kantin demirlerinde takla atardım. Hareketliydim hatta çokça fakat toptan hiç hazzetmedim.

Okul bahçeleri cidden çok fena ortamlar. İçindeyken insan anlamıyor da dışarı çıkınca anlıyorsun o kaosu. Evimizin yanı başında bir okul olmasından mütevellit gözlem yapma şansım oldu bu konuda. Teneffüste bebeler bildiğin karınca gibiler oğlum; bi sağa bi sola koşmalar, saç çekmeler 10mt karelik alanda yapılan 5 futbol maçı, aynı saha içinde devam eden basketbol çekişmesi, yanı başında ip atlayan 2345 kişi... Bana o kadar uzak ve karmaşık geldi ki... Ve o anda asla anlam veremediğim bir şeyler oluyordu; top oynanan ortamdan geçen ve sanki orada hiç top yokmuş gibi davranan çocuklar vardı! Fakat nasıl olurdu?! Kendi penceremin dışından bakamadığımdan olsa gerek bu durum acayip yadırgadım zira top görünce eğilip bükülen başıma gelecek endişesiyle ortamı hızla terk eden biriyim ben. Hatta o okul bahçesinin yanından hemen her gün geçerken bahçede oynanan topun demirleri aşıp bana gelmesinden bile korkuyorum. İlle de başıma gelcek o bi gün.

Düşün bi kere ortada yaşanmışlık var. O topun laaaaaaps diye kafamı gözümü çılgınlar gibi acıttığını biliyorum. Burnum kanadıydı da zor durduydu yaaa. Bi keresinde de arkadan gelmişti başıma başıma; o da çok sersemletici bir darbe.

Top darbesi anlatılmaz yaşanır bir şey, o woink woink eden beyin mi desem, kırıldığını düşündüğün burun mu desem, akar durmaz kan mı desem. Cidden çok kötü... 

Toplu sporlardan en şahanesini masa tenisi ilan edebilirim sanırım izninizle. 

İlköğretimde öğretmen olursam kessin bi daha top yerim ben. Off ya. Bak moralim bozuldu şimdi.

Eeef...


12 Ocak 2012

That's how I roll

Sisyphus





Uzun süre evde kaldığımda yaşam alanımın artık değişmesi gerektiğini fark ediyorum. Bazen öyle bir zaman oluyor ki yedi, sekiz gün evden hiç çıkmıyorum. Öyle zamanlarda ne kendimle ilgilenesim geliyor, ne detaylı işlerle uğraşmak istiyorum ne de biriyle konuşmak istiyorum. Ev beni kendine hapsediyor anlayacağın. Ruh halimi yaşam biçimimden aldığım doğrudur-ya da ruh halim yaşam biçimimi belirler kısır döngüsü içinde gidip gelebilirim şu an fakat ikisini de seçmiyorum. Birbirinden etkilenen bu durum sonuçta beni evde süklüm püklüm bir hale sürüklüyor.


Kafada bir topak saç, gözler uyumaktan açılmıyor (ufak ve çekik olduğu için açılmıyor şişince), üstümde bir hırka altımda kareli pijamam öyle geziniyorum. Neye benziyor derseniz saçma sapan duvara çarpıp duran salak sinekler var ya hani öyle bir durum. 


Hayatımın bir dönemini bu şekilde harcamış olmak can sıkıcı zira ömrümün 23. yılının ikinci haftasını saçma bir şekilde ziyan etmekten başka bir şey değil bu durum. Böyle zamanlarda kendime çokça acıdığım için başkalarının da bana haksızlık yaptığını düşünüyorum. Kimse beni sevmiyo ühüü diye ağlayabilirim mesela (meliba ben 5 yaş buhranı içindeyim). 


Benle ilgilen ben çok sümsüğüm de belki değişirim diyemem diğ mi... 
Hayatımda sanırım 3-4 yılda bir kendini tekrarlayan bu birer haftalık periyotlar ömrümde kendimden tiksindiğim anları da içinde barındırır. Gizli gizli ağlamalar, soğukta pencereden başını dışarı çıkarmalar falan, bildiğin ezik bir durum. Ardından gelen baş ağrılarıysa cabası. 


Kendimi dış dünyadan soyutlayarak kendimce kazandığım zaferimde, nevrozlu halimden gördüğünüz gibi ödün vermemekteyim. 


Hayatı 40'ı bulmaya çalışarak geçirmeyi dilerdim (2009-29-11-40) fakat hayat bana bu aralar hep 0,004 ne yazık ki...


görsel sisyphus t-shirt tasarımı tam benlik.

09 Ocak 2012

İyi Güzel Halo

File:Halo Angel Love 01.png




Psikolojik olarak etkisi altında kaldığımız ama etkilendiğimizi asla itiraf etmediğimiz gerçeklerle yaşıyoruz. Benim için iç güzellik önemli safsataları biliyoruz ki artık suyunu çekti. İlk görüşte çekici olmayan birine karşı ilgi duymayız, mutlaka konuşup çekici bir yanını bulmamız gerekir. Fakat çekici birisi için durum farklıdır. Konuşmadan onun hep EN İYİleri yaşayacağını düşünürüz. Bunu ben söylemiyorum; günahıyla sevabıyla Thorndike'ın bu konuyu öne sürmesi üzerine yapılan psikolojik çalışmalar söylüyor, hatta adına da halo effect deniyor.


Halo effect ya da halo etkisi denilen mevzu aslında hepimizin bildiği fakat adlandırmadığı bir durum. Karşındakini hareli bir melek gibi görme durumu. Olay tamamen bilinen bir sıra izliyor.

Güzel bir kadın görüyorsun ve onun güzelliğinden etkilendiğin için objektif davranamıyorsun. Çünkü o kadın sana artık beyaz bir sayfa gibi görünmüyor. Kafanda o kadını bir yere oturtuyorsun; sana göre ortalama bir kadından daha sosyal, daha mutlu ve daha iyi bir noktada görünüyor. Onu değerlendirirken kötü bir insan olabileceğini düşünmüyorsun çünkü 'aaaa olur mu bu kadar güzel bir kadın yaaaani kötü bir şey düşünür mü hiç' diyorsun. O anda herhangi birisi olan kadın senin için genel bir olumluluk haline bürünüyor ve her yanından artı işaretleri fışkırıyor. Aslında çok iyi hem de zeki ve de esprili aynı zamanda çok güzel ve sempatik ve de sosyal biri oluveriyor.

Bu durumun tam tersi durum da var tabii horn effect fakat aynı durumun zıt durumu olduğu için örnek vermeye gerek yok sanırım. 


Velhasıl bu halo effect sonucunda ortaya; üst düzey, orta halli ve köylü sınıfı gibi görsel ve karakteristik sınıflamalara gidilmesi, bildiğin görsel faşizm fakat psikoloji böyle işliyor anacım yapcek bi şey yok. Ha ben olaya görselden girdim n'olur kadın çok iyidir, sevecendir onu güzel görürsün gibi bir durumdan da yola çıkılabilir. Fakat araştırmalar göstermiş ki korelasyon olarak görsellikle olumlu tutum artışı daha büyük oranlı. 



Bana kalırsa başta da dediğim gibi bilinen ama adı bilinmeyen bir şey bu. Pazarlama tekniği olarak da işe yarıyor sonuçta. Reklamlarda bunca güzel kadının ne işi var acaba? Ya da Carlos neden ekranda? Bunların hepsi hareli melek işte anneeeeeem!


Fakat bilincinde olmak insanı objektif olması konusunda olumlu etkileyebilir. Mesela ben yakışıklı bir adam görüp owww yeah one more time demeden önce yakışıklı olabilirsin ama zeka düzeyin 0-60 bebeyim diyerek elimin tersiyle bay çüz oruvar arivederci adiyos diyebilirim. 



Ayrıca 'o beni prenses peri sanıyo, ne hata yapsam geri sarıyo' durumu da bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Nilciğim bilmiş de yazmış. 


Halo malo bilmem ben diyenlere benden samimi itiraf!


İçinin güzelliği dışına yansımış insan benim gözümde farklı bir yerdedir zira onlar daha bi naif olurlar. Salt güzel değil dengeli bir havaları vardır. Yüzüne bakınca güzel dersin ama tek tek incelersen aslında bırnı yamık, gözü pört gibi laflar edebilirsin. Fakat genel bir güzellikleri, hoş bir edaları vardır içinin güzelliği dışına vuranların.


Senden ne haber derseniz muayyen bir kişilik olduğumdan orta halli de bir hayat sürmekteyim. Melek değilim ama öcü de değilim; hani arada kaynayıp giden ekiki kökökö modunda olanlardanım ben. Bu durumdan mutluyum ancaak hayatın kimi tatmin ettiği görülmüş ki dostum... 


Sorarsan naber diye, derim ki 0,004. O ne dersen derim ki avucumun içinden bi iş bu puan yüzünden uçup gidiverdi derim.


Öberim.